18 Şubat 2015 Çarşamba

Benim Hüzünlü Orospularım- Gabriel García Márquez

Doksan yıllık uzun yaşamı boyunca aşkı teğet geçmiş, bir kadına ancak ve ancak para karşılığında dokunabilmiş bir gazetecinin, hayatının son deminde ummadığı bir aşka düşmesini anlatıyor roman. Bu gazeteci doksanıncı yaş gününde, müdavimi olduğu genelevi arayarak patroniçeden kendisine bakire bir kız bulmasını ister. Kendine verdiği bu tuhaf hediyenin; duygu dünyasını ve hayatın ona ezberlettiği kalıpları yıkıp geçeceğini; o ana değin bilmediği, bütünüyle yabancısı olduğu bir
tutkunun esiri edeceğini bilemez. "Macera" niyetiyle açtığı o telefon, nihayetinde "aşktan ölme" noktasına kadar getirir kendisini.

Bu ihtiyarın on dört yaşındaki Delgadina ile- bu ismi kendisine o yakıştırmıştır- yaşadıklarına hüzünlü bir romantizmin yanı sıra biraz da acı ekleyen ise, ihtiyarın her geneleve gidişinde Delgadina'nın uyuyor oluşudur. İhtiyar ise, onun yanına uzanıp, "müthiş bir güzellik" olarak gördüğü bu kızın çırıpçıplak vücudunu, yüzünün kıvrımlarını, uyurkenki ritmik nefes alışlarını, kısaca ona ait olan her türlü ayrıntıyı keşfeder, ezberler, gizli bir ibadetin ritüeliymiş gibi benliğinde yaşar. Delgadina ise, her seferinde uyuduğundan, kendisine delice aşık bu adamı bir kez bile görmez. Fakat geldiğinden haberdardır elbette. Zaten adam, zaman içinde ona hediyeler almaya, onun bulunduğu odayı zenginleştirmeye başlar. Giderken kızın odasındaki aynaya bazı notlar yazar ki bunların her biri apayrı bir hüzündür.

Fakat bir gece her şey alt üst olur. İhtiyar her zamanki gibi Delgadina'yı seyrederken yan odada bir cinayet gerçekleşir ve ertesi gün Delgadina ortadan kaybolmuştur.


"Ahlak da bir zaman sorunudur, derdi, yüzünde hınzır bir gülümsemeyle, görürsün bak."

"Buna karşılık yaşlı insanların önemli olan şeyler konusunda bellek kaybına uğramaları, oysa kendilerini gerçekten ilgilendiren şeyleri pek az unutmaları da hayatın bir zaferi. Cicero bunu yazılarında bir çırpıda anlatıvermiştir: Hazinesini nereye gizlediğini unutan ihtiyar hiç yoktur, diye."

"Bu karşıtlık, o iki dünyadan hangisinin aslında benim dünyam olduğunu anlamama yaramıştı, her biri başka başka zamanlarda olmak üzere ikisinin de bana ait olduğu hayaline kapılmıştım, çünkü hangisinde olursam olayım dönüp arkama baktığımda, açık denizde birbirlerinden ayrılan iki geminin yürek parçalayıcı iç çekmeleriyle, ötekinin uzaklaşıp gittiğini görüyordum."

"Yaşanabilecekken yaşanmamış tüm aşkların sıkıntısını bir Gordiyon düğümü gibi hissettim gırtlağımda."

"Seks, insanın aşkı bulamadığında elinde kalan bir tesellidir."

"Ertesi sabah eve dönmeden önce dudak boyasıyla aynaya şöyle yazdım: Yavrucuğum, bu dünyada yalnızız."

"Sesinde avam takımına özgü bir tını vardı, sanki kendisinin değildi de içinde taşıdığı bir yabancının sesiydi. İşte o zaman ruhumdaki en küçük bir kuşku gölgesi bile yok oldu: Onu uyur haliyle tercih ediyordum."

"İnsanın sonunda başkalarının sandığı gibi biri olmaması olanaksız."

"Dünyada kesin olan tek şey ölümdür." 



 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder